İçeriğe geç

Kapitülasyonlar hangi antlaşma ile sürekli hale geldi ?

Kapitülasyonlar Hangi Antlaşma ile Sürekli Hale Geldi? – İmparatorluğun Kaderini Değiştiren Bir Sayfa

Tarihi merak eden biri olarak, Osmanlı’nın yükseliş ve çöküş dönemlerine baktığımda beni en çok düşündüren konulardan biri hep kapitülasyonlar olmuştur. Bugünün dünyasında ticaret anlaşmaları, gümrük vergileri veya ekonomik işbirlikleri sıradan meseleler gibi görünebilir ama 16. yüzyılda bunlar bir imparatorluğun kaderini belirleyebilecek kadar güçlü araçlardı. Gelin şimdi birlikte, kapitülasyonların nasıl doğduğunu, hangi antlaşmayla sürekli hale geldiğini ve bu kararın arkasında yatan insan hikâyelerini adım adım keşfedelim.

Kapitülasyon Nedir? – Osmanlı’nın “İyilik” Diplomasisi

Kapitülasyon kelimesi Latince “capitulare”den gelir ve “madde madde verilen ayrıcalık” anlamını taşır. Osmanlı’da kapitülasyonlar, yabancı devletlere verilen ticari, hukuki ve siyasi ayrıcalıkları ifade ederdi. Başlangıçta bu ayrıcalıklar geçici ve karşılıklı menfaat esasına dayalıydı. Hedef, ticareti canlandırmak, yabancı tüccarları Osmanlı pazarına çekmek ve imparatorluğu ekonomik anlamda cazibe merkezi hâline getirmekti.

Nitekim Yavuz Sultan Selim döneminde ilk örnekleri görülmeye başlandı; Kanuni Sultan Süleyman zamanında ise işler çok daha büyük boyutlara ulaştı. Avrupa devletleri için Osmanlı limanları, baharat ve ipek yolunun merkezindeki bir cennet gibiydi. Osmanlı da bu ticaretten ciddi gelir elde ediyordu. Ancak hikâyenin gidişatı hiç de planlandığı gibi olmadı…

1536 Osmanlı-Fransa Antlaşması – Sürekliliğin Başlangıcı

Kapitülasyonların sürekli hale gelmesi, 1536 yılında Kanuni Sultan Süleyman ile Fransa Kralı I. François arasında imzalanan Osmanlı-Fransa Antlaşması ile gerçekleşti. Bu antlaşma, tarihte bir dönüm noktasıydı. Artık kapitülasyonlar sadece padişahın ömrüyle sınırlı kalmayacak, her iki ülkenin de rızası olmadan feshedilemeyecekti. Yani geçici bir diplomatik jest olmaktan çıkıp kalıcı bir ekonomik ve siyasi anlaşma hâline geldi.

Bu kararın arkasında büyük bir Avrupa satrancı vardı. I. François, Habsburg İmparatoru Şarlken’e karşı Osmanlı’dan destek istiyordu. Kanuni, bu desteği vererek Avrupa siyasetine güçlü bir şekilde müdahil oldu. Sonuçta Fransa, Osmanlı’dan aldığı kapitülasyonlarla Akdeniz ticaretinde büyük avantaj elde ederken, Osmanlı da Batı’da yeni bir müttefik kazanmış oldu. Bu olay, Osmanlı’nın dış politikasında “denge siyaseti”nin ilk örneklerinden biri sayılır.

Kapitülasyonların Ardındaki İnsan Hikâyeleri

Tarihin büyük satranç taşları arasında kaybolmamak için bazen insan hikâyelerine kulak vermek gerekir. Marsilyalı tüccar Jean, bu antlaşma sayesinde İstanbul’da serbestçe ticaret yapabilir hale geldi ve kısa sürede bir servet sahibi oldu. Osmanlı liman şehirlerinde Fransız tüccarların kurduğu mahalleler, zamanla kültürel etkileşimin de merkezine dönüştü. Ancak aynı dönemde Osmanlı esnafı için tablo pek parlak değildi. Kapitülasyonlarla gelen rekabet, yerli üreticiyi zor durumda bıraktı. Böylece ekonomik dengeler yavaş yavaş Avrupa’nın lehine kaymaya başladı.

Kapitülasyonların Uzun Vadeli Etkileri – Kazan-Kazan mı, Kayıp-Kayıp mı?

1536’da atılan imza kısa vadede Osmanlı’ya siyasi kazanç getirmiş gibi görünse de, uzun vadede bu ayrıcalıklar imparatorluğun ekonomisini zayıflatmaya başladı. 18. ve 19. yüzyıllarda Avrupa sanayileşirken Osmanlı yerinde saydı. Kapitülasyonlardan faydalanan yabancı devletler, Osmanlı pazarını bir “açık pazar” gibi kullanmaya başladı. Devletin gümrük gelirleri azaldı, yerli üretici rekabet edemez hâle geldi.

1861’de Fransa ile yapılan yeni antlaşmalarla bu imtiyazlar daha da genişledi ve 19. yüzyılın sonlarına gelindiğinde Osmanlı, ekonomik olarak dışa bağımlı hâle geldi. Nihayetinde kapitülasyonlar, I. Dünya Savaşı sırasında 1914’te Osmanlı tarafından tek taraflı olarak kaldırılana kadar yürürlükte kaldı.

Sonuç: Bir İmparatorluğun Ticari Bedeli

1536 Osmanlı-Fransa Antlaşması, sadece bir ticaret anlaşması değil, Osmanlı’nın yüzyıllar sürecek bir bağımlılığa adım atmasıydı. Başlangıçta dostluk ve ticaret adına verilen ayrıcalıklar, zamanla ekonomik bağımsızlığın en büyük tehditlerinden biri hâline geldi. Tarih, bazen en güçlü imparatorlukların bile küçük imzalarla nasıl zayıf düşebileceğinin en çarpıcı örneklerini gösterir.

Peki sizce Osmanlı, o dönem bu antlaşmayı yapmasaydı tarih farklı mı yazılırdı? Kapitülasyonlar modern dünyadaki serbest ticaret anlaşmalarının atası sayılabilir mi? Yorumlarda fikirlerinizi paylaşın, birlikte tarihin bu dönüm noktasını tartışalım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
prop money